Türkiye’de ki dinci, muhafazakar kesim, AKP iktidarının da propagandasıyla sanki “Türkiye'de, Cumhuriyet kurulmadan önce içki içilmezdi” gibi bir algı yarattılar. Milleti Atatürk’e karşı düşman etmek için kullandıkları bir dizi yalan ve iftiradan bir tanesi de içki meselesi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2013 yılında yaptığı bir konuşmada, biranın milli içki ilan edildiğini, bazı ailelerin faydalı zannedip çocuklara bira içirdiğini söylemişti.
Ellerinde, 1940'ların Türkiye'sinde, Atatürk Orman Çiftliği'nde çocuklara alkollü içkiler içirildiğini gösteren fotoğraflar bulunduğunu söyleyen Erdoğan, sözlerini, "Neyse ki toplumsal yapı, devlet eliyle teşvik edilen alkol tüketimine karşı direnç göstermiş, alkolün yaygın kullanımının önüne bu sayede geçilebilmiştir" diye sürdürmüştü.
Bu söylediklerini kanıtlamak için ellerinde resimler bulunduğunu söylemiş, ama kanıt olarak öne sürdüğü bu resimlerde içki içen çocukların olmadığı, yalnızca ellerinde bira bardakları tutan çocuklar olduğu görülüyor. Yanlarında yetişkinler var, belli ki biralar onlara ait, ama çocuklar sanki kendileri içiyormuş gibi poz vermişler.
Ben bu resmi şöyle yorumluyorum, nasıl bizim insanlarımız küçük erkek çocuklarına asker veya polis kıyafeti giydirir, eline silah tutuşturur ve resmini çeker, biraz onun gibi bir şey. Ama tabii ki siz kötü niyetliyseniz, böyle bir resmi kanıt olarak gösterip, "Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda çocuklarımıza bira içiriliyordu" dersiniz, sizin ağzınızdan çıkan her söze anında inanan insanlarda bu suçlamaya inanır.
Biz şimdi başlıktaki soruya geri dönelim.
Evet, Osmanlı döneminde de içki içilirdi.
İçki, Türkiye topraklarında tarih boyunca hep var olmuştur. Sadece bazı dönemlerde savaş veya güvenlik gerekçesiyle yasaklanmış, onun dışında genelde serbest bırakılmıştır. Üstelik, aynı zamanda “Halife” unvanını taşıyan dönemin hükümdarları, içkiyi tamamen yasaklamak yerine, tıpkı bugünkü iktidarın yaptığı gibi, bu durumdan devlete gelir sağlama yoluna gitmişlerdir.
Kısa kısa bazı notlara bakalım:
Evliya Çelebi’nin yazdıklarına göre, 1600’lerin ortasında İstanbul’da binden fazla meyhane varmış.
Bu meyhaneler zamanla bugünün ünlü restoranları gibi “markalaşmış”; Hançerli, Karagöz, Ormanos, Köroğlu, Sakızlı, Karanfil, Sümbüllü gibi renkli isimlerle tanınır hale gelmişler.
Gayrimüslimlere içki zaten serbestmiş. Yasak dönemlerinde içki içerken yakalanan Müslümanlara ise genellikle para cezası verilirmiş.
“Gedikli” denilen koltuk meyhaneleri, herkesin uğrayıp dirseğini tezgaha dayayarak içki içebildiği yerlerdi.
“Selatin meyhaneleri” kibar takımının uğrak yerleriydi.
“Kuplu meyhaneler”de ise şaraplar büyük küplerden maşrapalarla sunulurdu.
O dönemlerde en çok şarap içilirmiş.
17. yüzyıl başlarında “Arak” adında yeni bir içki ortaya çıkmış. Arapça’da “ter” anlamına gelen bu kelime, içkinin damıtılma yöntemi terlemeye benzediği için bu şekilde adlandırılmış.
Zamanla “Arak”, bugünkü adıyla “rakı” haline gelmiş.
Şarabın egemenliği yaklaşık 200 yıl daha sürmüş; rakı ancak Tanzimat döneminde (19. yüzyıl ortaları) popüler olmaya başlamış.
Osmanlı arşivlerinde şarap ithalatı, ihracatı, saray için getirilen içkilerle ilgili sayısız belge bulunuyor.
Bazı Osmanlı hayranlarının iddia ettiği gibi o dönemler katı, baskıcı ve yasakçı dönemler değildi.
Gerçekte Osmanlı, zengin bir içki kültürüne sahip, her tür içkinin üretildiği ve kimi zaman ithal edildiği bir toplumdu.
Zaman zaman artan tüketim nedeniyle kısa süreli yasaklar getirilse de, bu yasaklar vergi gelirleri uğruna genellikle gevşetilmiş veya tamamen kaldırılmıştır.
Bira’ya ait ilk resmi düzenleme 1847’de Sultan Abdülmecid döneminde yapılmış.
1888’de İstanbul’da 31 birahane bulunuyormuş: 15’i Beyoğlu’nda, 8’i Galata’da, 8’i de diğer semtlerde.
İsviçreli Bomonti Kardeşler tarafından kurulan Bomonti Bira Fabrikası, 1894’te üretime geçtiğinde, Osmanlı topraklarında sadece dört şehirde birahane bulunuyormuş: İstanbul, İzmir, Selanik ve Ankara.
İstanbul 33 birahane ile başı çekerken, İzmir’de 5, Selanik’te 4, Ankara’da 3 adet birahane varmış.
Osmanlı’daki bira ilgisini fark eden Bomonti Kardeşler, imalathaneyi büyütüp fabrikaya dönüştürmüş.
Yıllık üretimi 7 milyon litreden başlayarak 10 milyon litreye kadar çıkarmışlar.
Sadece İstanbul’da değil, Trakya’dan Eskişehir’e kadar uzanan bölgede “Bomonti Bira Bahçeleri” kurulmuş.
Cumhuriyet yıllarındaki “bira bahçeleri”nin esin kaynağı da aslında bu Osmanlı dönemidir.
1911’de Milli Bira Fabrikası Osmanlı A.Ş., 1919’da ise Büyük Sulh Bira Fabrikası kurulmuş.
Bu fabrikalarda Mehmet Sabit Bey ve Ata Rauf Bey gibi Müslüman yöneticiler görev yapmış. (Tarihlere dikkat edin; bunların hepsi Osmanlı dönemine denk geliyor.)
Çamlıca Belediye Bahçesi ve Tepebaşı Belediye Bahçesi gibi resmi kurumlara ait yerlerde bile bira içiliyormuş.
Bomonti birası 40 para, Avrupa birası ise 5 kuruşmuş.
Osmanlı’nın son dönemlerinde ise yerli rakı üretimi yaygınlaşmış; Boğaziçi, Ruh, Âlem, Deniz Kızı gibi markalar birbiriyle yarışır hale gelmiş.
Gazetelerde şarap ilanları, Martell konyak tabelaları, İstanbul sokaklarını süsler olmuş.
Hatta Erdekli Kotroni Efendi’nin damıttığı Osmanlı konyakları, Paris’te madalyalar kazanmış.
Tarihçiler –örneğin Halil İnalcık ve İlber Ortaylı– birçok Osmanlı sultanının içki içtiğini açıkça belirtir.
Prof. Halil İnalcık bu konuda, “Has Bahçe” adlı, Osmanlı padişahlarının içki sofralarını anlatan bir kitap bile yazmıştır.
Atatürk, Cumhuriyet’i kurduktan sonra gayrimüslimlerin işlettiği fabrikaları “Onlar kazanacağına Türk milleti kazansın” diyerek millileştirmiştir.
Bazılarının iddia ettiği gibi, Atatürk Türk milletini alkole özendirmemiştir.
Son söz:
“Eskiden bunun bin mislini mezbelelerinde gizli gizli içerek türlü fesatlıklar yapan sahtekârlar vardı. Ben o sahtekârlardan değilim. Milletimin yükselişi şerefine içiyorum.”
— Atatürk, Ağustos 1928 – Sarayburnu
Bu yazı, aşağıdaki kaynaktan alınan bilgilerle hazırlanmıştır:
🔗 Osmanlı’da İçki Yasağı Yoktu – bpakman.wordpress.com
Konu ile ilgili videolar:
Has Bahçe içki ve eğlenceleri gizli tutulurdu https://youtu.be/qrPdqzb1mJs
Tarihimizle Yüzleşelim _ Osmanlının Has bahçeleri https://youtu.be/imhEcDcxtNA